Son günlerde yaşanan depremler, toplumda büyük bir korku ve panik yaratmakta. Özellikle büyük şehirlerde hissedilen bu sarsıntılar, insanların aniden hareket etmesine neden olarak, pek çok istenmeyen olaya yol açıyor. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen ve halk arasında büyük tedirginlik yaratan bir deprem sonrası, birçok kişinin güvende olabilmek için balkonlardan atladığı bildirildi. Bu durum, hem yaralanmalara yol açtı hem de deprem anında insanların nasıl davranması gerektiği üzerine önemli bir tartışma başlattı.
Deprem sonrası panik, insanların mantıklı düşünme yetilerini olumsuz etkileyebiliyor. Çoğu insan, deprem anında hemen güvende bir yere sığınmak amacıyla, ezici bir korku ile hareket ediyor. Balkondan atlama kararı, genellikle olay anında yaşanan sıkışıklık ve korku duygusu ile alınmaktadır. Balkon, özellikle yüksek katlarda ikamet eden bireyler için bir tehdit unsuru haline gelmiştir. Burada bulunan bireyler, sarsıntı sırasında düşme korkusuyla hareket ederek, balkon kenarından atlama yolunu seçiyorlar. Ancak bu hareket, çoğu zaman ciddi yaralanmalara ve kazalara neden olabiliyor.
Özellikle yüksek katlarda oturan bireyler için, deprem sırasında aidiyet duygusu ve çevreyle olan bağları, yaşanan olayın şiddetiyle birlikte kayboluyor. Bu kişiler, deprem sona erene kadar balkonun güvenli bir alan olduğunu düşünerek, kendilerini riske atıyorlar. Bunun sonucunda ise sağlık kuruluşlarına başvuran yaralı birey sayısında ciddi bir artış gözlemleniyor. Olayın yalnızca bireysel sağlığı değil, toplumsal yapı üzerinde de uzun vadeli etkileri olacağı öngörülüyor.
Uzmanlar, deprem anında yapılması gereken en doğru davranış şeklinin sakin kalmak ve güvenli bir yerde beklemek olduğunu belirtiyor. Ayrıca, yüksek katlarda oturanların, bodrum katlara inmek ya da acil çıkış yollarını kullanarak güvenli alanlara yönelmek gerektiği konusunda uyarıyorlar. Balkondan atlamak yerine, evde güvenli bir şekilde yere yatmak ya da sarsıntı sona erene kadar sabit bir yerde kalmak, daha az riskli bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Bunun yanı sıra, depreme karşı önceden hazırlıklı olmanın da büyük önem taşıdığına dikkat çekilmekte. Bu kapsamda; acil durum çantaları hazırlamak, evde güvenli alanlar oluşturmak ve bu konudaki eğitimleri almak, özellikle çocuklu aileler için hayati öneme sahip.
Deprem anında yaşanan panik, doğal afetlere dair öncesinde yapılmamış olan hazırlıkların neden olduğu bir durum olarak ön plana çıkıyor. Bu nedenle, depreme hazırlık kapsamında ailelerin, bireysel olarak değil toplu bir şuurla hareket etmesi gerektiği altı çizilmektedir. Herkesin asıl amacı, olay anında yaşanabilecek felaketten en az zarar ile kurtulmak olmalıdır.
Tüm bu yaşananlardan yola çıkarak, depreme hazırlık eğitiminin önemi bir kez daha gözler önüne serilmektedir. İlgili kurum ve kuruluşların, bu bilinci yaymak adına toplum bilinci oluşturması ve insanları bilinçlendirmesi gerektiği söylenmekte. Eğer bireyler, deprem anında nasıl davranacaklarına dair fikir sahibi olurlarsa, yaşanabilecek yaralanma oranları da düşecektir. Unutulmamalıdır ki, deprem gibi doğal afetler, ne kadar hazırlıklı olursak olalım her zaman söz konusu olabilir; bu nedenle atılacak her adım oldukça önemlidir. Yaralıların durumu ise hızla değerlendirilmeli ve gerekli sağlık hizmetleri sağlanmalıdır. Bu konuda da toplumun bilinçlenmesi, gelecekte yaşanabilecek benzeri olayların önüne geçilmesine yardımcı olacaktır.